Doğa ile uyumlu bir yaşam sürmek aynı zamanda doğal şartlarla, coğrafik/ iklimsel koşullarla uyumlu yaşamak anlamına gelmektedir. Bu sebeple doğanın bir parçası olduğumuzu unutmadan, yaşam alanlarımızı coğrafyanın ve oradaki ekosistemin özelliklerine göre planlamamız gerekmektedir. Yerleşik hayata geçişle birlikte daha sistematik bir biçimde yapmaya başladığımız bu deneyimler ise kentlerin ortaya çıkıp gelişmesiyle, kentleşmeyle birlikte farklı bir boyuta doğru evrilmiştir. Kentlerin iktidarlı yapıların ortaya çıktığı, doğanın tahakküm altına alınmaya çalışıldığı o ilk dönemlerde gelişmesi, onların doğayla uyumlu olmayan yerleşim yapıları olduğunu anlamada önemli bir veridir. Doğayla uyumlu bir şekilde oluşturduğumuz toplumsal yaşamla birlikte insanlık türünü devam ettirmiş, düşünsel ve fiziksel ihtiyaçlarını geliştirebilme yetisini elde etmiştir. Tüm toplumun ihtiyaçları değil de yaratılan iktidarlı yapıların çıkarlarına göre planlanan yerleşim alanları/ kentler ise bugün yaşadığımız iklim değişikliğinin ve ekolojik sorunların büyük bir bölümünün nedenini oluşturmaktadır. İklim Değişikliği Dünyada milyarlarca yıldır çok sayıda iklim değişiklikleri meydana gelmiş; buzul çağları, kuraklıklar yaşanmıştır. Güneşte yaşanan değişimler, büyük meteorlar ya da volkanik patlamalar…