Etrafına baktı, gözlerini açtığı karanlık sokakta ağzındaki kuruluğu giderecek bir kaç damla su aradı. Çöpte bulduğu boş şişelerdeki çamurlu su damlaları biraz olsun enerjisini yerine getirmişti. Daha dün gibiydi musluklarından olanca tazyikiyle akan suların sesini duyduğu günler. Doğruldu, gökyüzüne baktığında gökdelenlerin aydınlatmalarına karışan helikopterlerin ışığı yüzüne vurdu. O an aklına geldi. Takım elbiseli bir grup adam tarafından dövülüp sokağa bırakılmadan önce, bu gece içme sularıyla ilgili büyük bir eylem yapılacağını okumuştu. Yaşadığı mahalle, önce kentsel dönüşümle, sonra da kesilen sularla iktidarların kıskacına alınmış yoksul insanların yaşadığı bir yerdi. Yaşam kaynaklarının birdenbire en değerli şey haline geldiği insanlar tahammül sınırlarını aşan normalleştirme çabalarını hazmedemeyecek hale gelmişlerdi. Düşünmeye başladı… Devletler ve şirketlerin zihinlerindeki bitmek tükenmek bilmeyen kar hırsıyla, altlarında yorulmayan iş makineleriyle köylerine, beldelerine saldırmaya başladıkları günler geldi önce aklına. Bahçelerimizin yanından sakin sakin akan deremizin yerini alan kocaman boruların geldiği gün başladı her şey diyordu kendi kendine. Meşrubat yapılacak diye kurutulan göllerimiz geldi ardından. Korktuk, sabrettik,…